Telefon
WhatsApp
ÜLKEMİZİN TAM BAĞIMSIZLIK YOLUNDA İLERLEMESI BÜYÜK MÜCADELE GEREKTİRİYOR
reklam1

ÜLKEMİZİN TAM BAĞIMSIZLIK YOLUNDA İLERLEMESI BÜYÜK MÜCADELE GEREKTİRİYOR

Önceki yazılarımda da ifâde ettiğim gibi 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 2. Dünya Savaşı henüz sona ermeden savaşın ABD Bloku tarafından kazanılacağı netleşince Batı Bloku içinde yer almak için girişimlerde bulundu. Almanya' ya savaş ilan etti ve galip ülkelerin yeni küresel sistemi inşa etmek için ABD'nin Bretton Woods kasabasında düzenlemiş olduğu Konferansa gözlemci sıfatıyla temsilci gönderdi.

Bu toplantıda küresel yeni sömürü düzeninin temelleri atıldı ve üç önemli kurumun kurulması kararlaştırıldı.

Birincisi IMF idi. Bu Kurumun görevi küresel ekonominin tek merkezden yürütülmesi için gerekli koordinasyonu sağlayacaktı.

Türkiye IMF üyeliği için 1945 yılında üyelik başvurusunda bulundu ve 1947 yılında üye oldu.

Ikincisi Dünya Bankası idi. Bu kurumda 1945 yılında kuruldu ve Türkiye bu kuruma 1947 yılında üye oldu. Bu Kurumun görevi fakir ülkelerin kalkınmasını sağlamaktı.

Sonrasında bu ülkelere verilen kredilerin ülkelerin kalkınması için değil sömürge haline getirilmesi için verildiği ortaya çıktı.

Yeni sistemin uygulamaya konulmasından sonra fakir ülkelerin bütün yeraltı ve yerüstü zenginliklerine emperyalist ülkeler tarafından el konulduğunu ve bu ülkelerin halklarının açlığa mahkum edildiğini gördük.

Üçüncüsü Dünya Ticaret Örgütü idi. Bu örgütün kurulmasında acele edilmedi. Çünkü O dönemin iki güçlü ilkesi Rusya ve Çin kapitalist bloka dahil değildi. Geri kalan İngiltere, Fransa, İtalya gibi ülkeler ise zaten ABD'nin güdümünde idiler.

Bu nedenle 2. Dünya savaşında kurulan bu yeni düzenin tartışmasız lideri ABD idi.

2. Dünya savaşını kazanan ülkeler, 1. Dünya savaşında ülkemiz topraklarında Ermeni, Kürt ve Rum Devleti kurmak ve Türk Milletini de yok etmek isteyen devletlerden oluşuyordu.

Bu nedenle hiçbir zaman Ülkemizi eşit ortak olarak görmediler.

Savaşta elde edemediklerini kurulan bu yeni sistem sayesinde elde etmek ve ülkemizi sömürge haline getirmek için her şeyi yaptılar.

Bu amaçla eğitim sistemini kendi amaçları doğrultusunda dizayn ettiler.

Milli ekonominin ve savunma sanayinin gelişmesini önlemek için Mustafa kemal ATATÜRK zamanında temelleri atılan sanayi ve savunma kuruluşlarının atıl kalmasını sağladılar.

Bu amaçla teknoloji üretmeyen, Ülkemizin ihtiyacı olan hayati alanlara yatırım yapmayan sadece kapitalist çok uluslu şirketlerin ürettiği ürünlerin içeride montajını yaparak para kazanan işbirlikçi bir özel sektör oluşumunu sağladılar.

Devletin içeride milli bir özel sektör oluşumu için vermiş olduğu destek ve teşvikler hiçbir işe yaramadı.

Komünist Sisteme karşı sözde demokratik batılı ülkelerin güvenliğini sağlamak için kurulan Nato'ya üye olduktan sonra ülkemiz aleyhine çalışan yerli ve yabancı unsurlar bürokrasinin ve güvenlik birimlerinin en mahrem birimlerine sızdılar.

Bu unsurlar bir yandan toplum içinde ikilik yaratarak ve kardeşi kardeşe düşman ederek sosyal barışı bozmuş ve diğer yandan da yaptıkları siyasi operasyonlar ile kargaşa ortamı yaratıp 12 Eylül 1980 askeri darbesine zemin hazırlamıştır.

1970' li yılların sonundan sonra Sosyalist Blokun dağılıp Rusya ve Çin'in de Küreselleşmeci sisteme dâhil olmasından sonra ekonomik olarak tek bir sistem kurulmuş ve ABD gücünün doruğuna çıkmıştır.

Artık bu dönemde Küreselleşme Karşıtı olmak mümkün değildir. Çünkü Rusya ve Çin gibi iki süper gücünde dahil olduğu bir sistemde küreselleşme karşıtı politikalar izleme olanağı yoktur.

Böyle bir girişim başlı başına işgal nedenidir. Bunun için küreselci sisteme dâhil olmayan Irak ve libya gibi ülkeler doğrudan Emperyalistler devletler tarafından işgal edilmiştir.

Küreselleşmenin güçlü olduğu dönemlerde ABD, eski vesayet sistemi artık demode olduğundan ülkemizde yeni bir vesayet sistemi kurmak istemiştir.

Bu yeni sistemin adı FETÖ"dür. 1980 yılından sonra bu örgüt devlet içinde yuvalanmış küreselci unsurların etkisiyle sürekli güç kazanmıştır.

Bu örgüte siyasal olarak ilk güçlü desteği DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit vermiş ve bu destek 1999 seçimlerinden sonra Bülent Ecevit'in başbakanlık yolunu açmıştır.

O seçimlerde 2. Parti olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye diğer sağ partiler " başbakan ol destek verelim " demelerine rağmen bu teklifi elinin tersiyle itmiştir.

Çünkü küreselci sistem halen çok güçlüdür ve karşı çıkmanın yeri ve zamanı değildir. Zaten kurulan yeni hükümet de IMF politikalarını uygulamış ve ekonomi iflas etmiştir.

Küreselci Finansal emperyalistlerin bütün çabalarına rağmen onların istediği sömürge düzeni tam anlamıyla kurulamamıştır.

Her ne kadar 2001 ekonomik krizinden sonra ekonominin başına getirilen Kemal Derviş bu konuda çok önemli adımlar atmışsa da mevcut siyasi konjonktür daha fazlasını yapmaya engel olmuştur.

Sonrasında ise yeni bir plan uygulanmak istenmiştir. Kemal Derviş CHP'de yer almış ve milli görüş çizgisinden vazgeçtiğini ilan eden Recep Tayyip ERDOĞAN'ın kurmuş olduğu Ak Parti ile CHP'nin koalisyonu kurulması ve bu şekilde eksik kalan adımların tamamlanması planlanmıştır.

Fakat bu aşamada da plan tutmamış ve seçim sisteminin getirdiği avantaj sayesinde Ak Parti tek başına iktidar olmuştur.

AK PARTI'nin tek başına iktidar olması işbirlikçi özel sektör hariç eski vesayetin bileşenlerini rahatsız etmiştir. Özellikle askeri kesimler bu dönemde darbe ihtimalleri üzerine sürekli kafa yormuşlar fakat ABD ve Avrupadan bu konuda destek görmemişlerdir.

Sürekli darbe tehditi altında bulunması ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in engellemeleri karşısında Ak Parti olası bir askeri darbeyi engellemek için AB reformlarına ve IMF politikalarına sarılmak zorunda kalmıştır.

Bu nedenle IMF'nin ekonomiyi sömürge hâline getiren politikaları bazı önlemler alınmak suretiyle mecburen uygulanmıştır.

Bütün bu gelişmelerin yaşandığı ortamda eski vesayet artık pabucunun dama atıldığını anlamış ve ABD'nin Ülkemizde Ilımlı İslami bir rejim kurma planı olduğunu açıklamaya başlamıştır.

Tespit doğru ama teşhis yanlıştır. ABD'nin kurmak istediği iktidarın sahibi AK PARTİ değil FETÖ'dür.

Eski vesayetin engellemeleri karşısında bürokrasi içindeki FETÖ'cü unsurlar Ak parti iktidarı döneminde çok güçlenmiş ve özelikle emniyet, maliye gibi kritik kurumlardaki pozisyonlarını FETÖ örgütü lehine kullandırması sonucu örgüt hormonlu bir büyüme yaşamış ve toplumun bütün kesimlerine sızmıştır.

ABD işbirlikçisi FETÖ örgütü 2011 seçimlerinden önce o zaman Başbakan olan Erdoğan'a 100 civarında milletvekili aday listesi verdi ve listeden sadece 1-2 kişi aday gösterildi.

Bundan sonra artık ABD'nin Erdoğan'ı tasfiye planı başladı. Sonrasında yaşananları hepimiz biliyoruz. FETÖ terör örgütünün dershanelerinin kapatılması kararına Hükümetin içinden bazı bakanlar bile karşı çıktı. Ama Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'ın kararlı tutumu karşınında geri adım atılmadı ve akabinde Mit müsteşarı Hakan fidan'ın sorguya çağrılması ve 17-25 Aralık kumpası geldi.

Bu olayların yaşandığı dönemde Finansal emperyalizmin ilk çöküş işaretleri geldi. ABD'de Mortgage krizi yaşandı ve Avrupa'ya sıçradı. ABD ve Avrupa'da büyük banka ve şirketler iflasın eşiğine geldi.

Ardından Rusya Devlet Başkanı Putin Küreselleşmeci sisteme başkaldırdı. Sonrasında 2015 yılında ABD Başkanı olan Trump küreselleşme karşıtı politikalar uyguladı ve Rusya Devlet Başkanı Putin ile bu yönde işbirliği yaptı.

Tüm bu gelişmelerden sonra Çin'de küreselleşme karşıtı cepheye geçti. Sonuç olarak küreselci emperyalizmin güç kaybetmesi bu zamana kadar ABD ve Avrupa merkezli emperyalistlerce sömürülen tüm ülkelere bu sömürü düzeninden kurtulmak için bir fırsat sundu.

Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'IN başında bulunduğu bugünkü iktidar da bu fırsatı en iyi şekilde değerlendiriyor.

Dış siyasette ve ekonomide bu güne kadar ayak bağı olan sömürü sarmalları kırılıp atılıyor. Artık sadece ABD ve NATO talimatları ile değil Ülkemizin menfaatleri doğrultusunda bir politika izleniyor.

Bu nedenle de ABD ve Batılı medyada sürekli hedef alınıyor ve aleyhine kara propaganda yapılıyor. Tüm bu medya şirketlerinin arkasında sömürgeci emperyalistlerin olduğunu biliyoruz. Sadece bu bile doğru yolda olduğumuzu gösterir.

Ülkemizdeki sistem ve Küresel sistemin nasıl işlediğinden haberi ve bilgisi olmayanlar Iktidarı eleştirtirmek için sürekli geçmişten söz ederek muhalefetin bugün Emperyalist Batılı devletlerle iş tutmasını haklı göstermeye çalışıyor.

Güzel bir atasözü vardır; " Erken öten horozun başını keserler " diye...

Doğru adımlar atmak için önce sistemin nasıl işlediğini iyi bilmek gerekir.

Sonrasında ise doğru adımları atacak uygun zamanı beklemek ve zamanı geldiğinde bunu yapacak cesarete sahip olmak gerekir.

Içinde bulunduğumuz dönemde;

Küreselci Emperyalizm en zayıf dönemini yaşıyor.

Rusya ve Çin hatta sömürge ülkeler dahi bu sistemin karşısında...

Bugün bu adımı atmayacaksan sonra ne zaman atacaksın.

İşte bütün mesele bu...

Eğer halkımıza gerçekten layık olduğu refahı yaşatmak istiyorsak, uygun koşullar oluşmuşken bütün siyasi ve ekonomik prangaları söküp atmalıyız. Bu da bu zamana kadar bütün dünyayı açlığa ve zulme mahkûm eden ABD ve Avrupa'nın güdümüne girmekle olmaz.

Sonrasında ah vah etmenin bir faydası yoktur.

Anasayfa Reklam Alanı 1 728x90

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

uzaunkaya

Reklam

300*250

Artvin Nöbetçi Eczaneler

Artvin nöbetçi eczaneleri
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği